🖼
İnanmak.
İnanmak.
Gölgesi yeter dediğimiz bazı kişiler vardır. Bu sadece camii duvarına yansıyan bir gölge. İnsanın gölgesi başka bir mana.
Ömürden ömür gitti bugün. Hatırladıkça gözlerimin acı ve korkuyla dolduğu bir gün bugün.
Tam olarak kafamın içi.
Sevdiğiniz birinin en sevdiği, geri dönmeyecek bir yolculuk ile maşuka kavuşunca, onun yaşadığı en derin acı, sizin de yaşadığınız en acı duygu olabiliyor. Kendimi bildim bileli değer verdiğim her kimin yakını bu dünyadan göçüp gittiyse, onların acısını kendi acım bildim. Hep destek olmaya, yanlarında bulunmaya çalıştım. Fiziksel olarak olmasa da manevi desteğimi sunmaya gayret edindim. Bunu empati kurarak yaptım, tüm insani duygularımla.
Bazen dönüp arkama baktığımda herkesin yanında olup, kimsenin yanımda olmadığını hissetmek çok büyük bir yokluk. Böyle böyle insan yalnızlaşıyormuş. İnsana iyi gün ve kötü gün dostu lazımken, kimsenin olmaması durumu…
Gülümseyen tek şey şu aralar..
Güneşli günlere.
Bugün hiçbir şeyin tat vermediği bir gün. Tüm sorumluluklarım üzerimde bir kaya taşı gibi.
Gün yüzü
Insanın huzurunu kaçıran yine insandır.
Bugün bir kez daha anladım, bazı şeyler yolunda gitmiyor.
Bazen aynı yere farklı mevsimlerde gitmek gerek
Galerimde göz gezdirirken yaptığım büstü görüverdim.
Ne komik anılarla beraber kaldı işte geride. Hatıra bu ya zaten. An geçiyor, geride anılar silinmedikçe kalıveriyor.
Sanat eserim çatlayıp kırılmasın diye atölyeden bulduğum herhangi bir kumaşı ıslatıp kilin üzerine sermiştim. Ertesinde kalite kontrol için yerine koyduğum zamanda hoşuma gittiği için fotoğraflamıştım. Öylesine attığım kumaşın aslında şık durduğu kanaatindeyim. Bilinçli giydirilmiş bir büst gibi 🙂
Modern ile gelenekselin arasında bir yerdeyim.
Cıvıl cıvıl renklerin ruhuma iyi geldiğini söyleyebilirim.
Ne dediği değil, ne duymak istediğidir bazen insanın niyetindeki.
Düşünüyorum da seçimlerimiz pekte kolay değil.
Lüks mekanlarda değil de sade ve samimi ortamlarda sohbetler derin olur.
Herkes ve hiçkimse
Koca şehirde ıssız kalmış bir çocuk gibiyiz bazen.
Bazen de herkesin içinde umursamadan yaramazlık yaparak mutlu olan çocuğuz. Kim kızacak kim gülecek derdimiz yok. O anın tüm keyfi üzerimizde. Kıyafetimiz mi yırtılmış yüzümüz mü kirlenmiş hiç derdinde tasasında da değiliz.
Çocuğuz dediğimde hayat ne kadar neşeli bir hâl alıyor. Oysa büyüyünce işler değişiyor. Mutluyuz yine, büyüyen çocuklar olarak mutluyuz. Ama bol neşemiz o günlerdeki gibi yok.
Öylesine gittiğim mekânlardan biri. İçerideki atmosfer sanatla iç içe olduğu için oldukça samimi ve hoş.
Kendimde fark ettiğim her şeyde çiçekler var.
Hava yağmurlu bugün, biraz da soğuk. İçimde garip bir his ve koca bir hüzün.
O kadar saf ve güzel ki..
Mekânı güzelleştiren insan mıdır, düzen midir?
Etraftaki her şeyin bir uyumu var; Çizgilerin ve renklerin…
Çocukken evimizde bir radyo kaseti ve sayısızca da kaset vardı. Okuldan eve döndüğümüzde kardeşlerimle radyonun başına oturur kasetleri tek tek takıp çıkarırdık. Uğraşımız bununla sınırlı değildi tabi. Kurşun kalemlerimizin arkasıyla, kasetlerin içindeki filmleri söküp tekrar yerleştirmek bizim için büyük bir eğlenceydi.
Şimdi radyo nerde kasetler nerde kim bilir. O günlerimizi şimdi çokça arıyorum.
Güz olur geçer yaz gelip gider ama insan hep aynı insan olarak kalır.
İnsan her uyandığı yeni güne aynı veya farklı kalabalıkla devam eder.
Bazı cümlelerin anlamı zihinde oluşmaz.
Yüküm dünyadır.
Sıcak bir yuva gibi huzurlu ve doğal.
Muhabbet dost ile demlenir.
Bu hangi takvim ?
Kaybolmuyoruz ama yolu da bulamıyoruz.
Ben kuş değilim, kuşlar da kafeste değil. Ne onlar özgür ne de ben uçabilirim.
Kalabalık olmak, yerine ve zamanına göre keyif verir bana. İçtiğim bir bardak çayın tadını, bir demlik çaya değişmem mesela.
Ne eksik ne de fazla.
Bir çiçeğe sevgi verirsen tüm dalları çiçek açar.
https://betulsarihan.files.wordpress.com/2023/04/wp-1680772061382.mp4 Linke tıklayarak videoyu izleyebilirsiniz 🤗
Sanki içimde birikmiş bir dünya yükü var…
Ruhum çiçek açsın istiyorum.
Bazı fotoğrafların sesi vardır.
İnsan ne umutlarla çıkıyor yola.
Gölün üzerinde can bulan bir çiçeksin mesela..
Hangi kapıdan geçiyoruz ve hangi kapı yüzümüze açılıyor hiç bilmiyorum.
Allah büyük.
Bu yaz da bitti .
Kiminin ise duvarlarında çiçekler açar.
Her sokağın farklı dili var gibi ..
Olmadı yine alır çantamızı gideriz bu diyardan.
Şu mekana karşı demli çayımı içtim.
Penceremin arkasındaki muhteşem güneş; aydınlattığın her yere renk katıyorsun 🌼
İçimden geçen, dilimden dökülen güzel ezgi…
Ruh halimize göre şekil alabiliyoruz, bazen dik bazen de beli bükük.
Aslında ne görüldüğü gibiyiz ne de duyulduğu gibi . Bence güldüğümüz gibiyiz.
Bazı mutluluklar , bazı yorgunlukları kapatır.
Gülümsemek ilaçtır bazen😊
Nereye gider insanın heyecanları ,sevinçleri 🦋
Bazen kime neyi anlatıyoruz hiç bilmiyorum .
Hiç beklenmedik anda korkunç bir kaza geçirdiğinizi düşünsenize, saniyeler öncesi her şey yolunda iken , yüzünüzde güzel bir tebessümün oluşu, o anki rahatlık hissi ile birlikte , birden içinde bulunduğunuz bir toplu taşıma aracına dengesiz bir sürücünün makas attığını ve aracın içindeki insanların hayatına ne denli mal olduğunu , bir düşünsenize. Yüzü gözü kan içinde insanların çığlık çığlığa oluşu yetmediği gibi karşınızda duran manzaranın yeterince korkunç oluşunu da hesap edin tabi .Her şey tam da on dakika öncesine kadar normaldi , peki ya on dakika sonrası ? Ehliyetini sadece hava atmak için kullanan bir takım gereksiz insanların var oluşu , sınava yetişmek için araca binip okul yolunu tutan bir öğrencinin hayatına , belki de sağlığına ne tür zarar verdi kim bilir . Peki burnu kırılan kadının su akarcasına kaybettiği kan , o anki feryadı ne olacak , estetik açıdan belki bir daha düzgün burnu olmayacak ama yaşadığı travmayı ömrünün sonuna kadar atlatabilecek mi ? Her yerin kana bürünmesi benim , ordaki bulunanların gözünün önünden gidebilecek mi ? Verilen zararların haddi hesabı yapılamazken daha sayamadığım bir çok yaralı vakası varken , geceleri rahat uyku çekebilecek mi bunca acıya sebep olan kişi? O cani yüzünden kaç kişinin canı yandı , bunun hesabını vicdanını nasıl taşıyabilecek peki ?
Yaşadığımız korku , ölümle pençeleşirken o anki yaşadığımız korku ne kadar bizim peşimizde yanı başımızda olacak sahi? Ölüm yanıbaşımızda , en yakınımızda. Sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz. Hiç burnumuz kanamayacak, yara almayacak gibi .
Ben çok korktum . Nereye baksam o anı yeniden yaşıyorum , yeniden dehşete düşüyorum. Ölüm gerçekten yanıbaşımızda.
Vaktine esir olan , vaktiyle keyiflidir.
Hayatınız boyunca size yakın olan birinin , son kez bakıyormuş gibi gözlerinizde duraksadığını hissettiniz mi hiç ?
Öyle uzun uzun değil, kısa ve net .
Bir caddeden geçerken, bir yerde otururken , biriyle konuşurken veya olduğunuz yerden geçen birinin birkaç saniye içinde kurduğu göz temasından bahsediyorum ..
Sanki son karşılaşma, son bakış gibi .
Derin bir hissi var bunun.
Size veda etmeden , son kez size baktığını siz bilmeden ama bunu bilmeden de hissederken .
Bir sanat galerisini gezdiğimde bu nadide parçanın “sessiz çığlık “diye adlandırılması dikkatimi çekmişti.
Sessiz çığlık ne olabilirdi diye sordum , aslında fotoğrafta sessiz çığlığı yansıtan bir görsel görememiştim epeyce baktım ama kendime yanıt bulamamıştım.
Belki biraz daha hüzünlü bir figür konulabilirdi veyahut daha farklı çalışabilirdi diye düşündüm hep. Elbette bu şekilde eleştiriyor olmam belki doğru değildir, sanatçı bu şekilde işlemiş sonuçta.
Ya ben bakmayı bilmiyorumdur ya da dediğim gibi ismine yeterince uygun bir çalışma olmamıştır. Yine de ben birinci ihtimali göz önünde bulunduruyorum.
Şimdi yine bu fotoğrafa baktığımda, başka şeyler düşünüyorum. Ilk gördüğüm kü gibi görmüyorum .
Sanki daha iyi anlıyorum.
Sessiz çığlık ne olabilir ?
Belki kocasından dayak yiyip yine de güçlü duran bir kadındır belki de ailesinden şiddet gören bir çocuğun arkadaşlarının yanında hiçbir şey olmamış gibi oyun oynuyor olmasıdır.
Sessiz çığlık, içindeki hayatı yüzüne yansıtamayan bir insanın fotoğraflanmış halidir .
Sessiz çığlık dimdik duran , gözlerinden gurur yansıyan bir insanın öyküsüdür .
Bazen de gittiğim yerlerde ciğerimi bırakıp zorla çıkıyorum.