🎨

Insan yorulunca biraz ara vermeli hayata .

Yaşamaya değil elbet , yoğunluklarına .

Uzun uzun

Bakışların uzunca kaldığı yerde sanki yürekte takılıp kalıyor öylece.

Insanın ne konuşası geliyor içinden ne de kalkıp gidesi..

Kafes mi zindan mı

Kafes açılmadı henüz, ışık vurmadı karanlığa.

Görmedi , duymadı , bilmedi kimse .

Neyin hesabını yaptığımı bilmediler işte.

Kapalı bir kutunun içinde açılmayı bekleyen bir zarf gibiyim belki de .

Bekliyorum , usulünce bekliyorum.

Belki de kutu hiç açılmayacak , yazılanları kimse bilmeyecek , okumayacak üzerinde düşünmeyecek …

Mahsuru yok , nasip değilse zaten aynı sokakta bile karşılaşamaz ya insan , o misal işte , nasip değilse kimse yazdıklarımı okumayacak .

🍃

Garip bir sessizliğe bürünmüş yollar belki de yıllar,

yılları geride bırakanlar …

Evim yurdum

Renk nedir bilmezdim , doğadan öğrendim , doğada sevdim .

Işıl ışıl bahçeleri, büyülü kokuları , rengârenk hengâmeyi sevdim.

Yaşamayı sevdim ben.

Acabalar

Sayılı günlere heyecan biriktiriyoruz.

Öyle hızlı geçiyor ki gelmesi beklenen günler , yorgunluk geriye kalan tek his oluyor sonrasında.

Arkaya dönüp bakıldığında , hangi ara gelip geçti demekle geçiyor ömrümüz.

Hüzünlü günlere değil benim sözüm , keşke güzel olan hiçbir şey bitmese hep kalsa yanımızda.

Hızlı geçmese , doyasıya kalsa .

Geçen yıl bu vakitler üniversite sınavlarına hazırlanıyordum , acaba kazanabilecek miyim soruları yakamı uzun bir müddet bırakmadı. Bir yandan gece gündüz çizim yapıp kendimi yetenek sınavına hazırlarken bir yandan da üniversiteyi kazanacağım umudu ile doluydum. Emeklerim beni doğru yola götürdü elbette.

Şimdi bakıyorum koskoca bir yıl geride kalmış ,geçen sene kazanacak mıyım stresini yaşarken şimdi ise finallere çizimlerimi yetiştirebilecek miyim sorularıyla doluyum.

Zamanın geçerken bıraktığı izler aynı olmuyor.

Hayatımız değişirken biz de değişiyoruz.

Sev

Ben gülmeyince içimdeki bahar yerini ateşe veriyor . Alev alev yanıyor umutlarım. Oysa gülmekte güzel mutlu olmakta.

Üzülmeyi kim ister ,

oysa kahkaha atmakta güzel sevmekte.

Bir çiçeği , bir bahçeyi , bir fidanı sevmek ne kadar güzel .

unutulmazlar

Kokular unutulmaz derler ya hani , evet doğru hiç unutulmaz kokular. Birçok koku ezberlemişsinizdir , ezberlemek dediğim de , bir kere aldığınız koku istemsizce hatırda kalır .

Neyse yıllar geçse bile kokusuna aşina olduğunuz biri yanınızdan geçerse ondan aldığınız koku size “evet ben bu kokuyu biliyorum ” hissi verir.Çünkü kendisi gibi kokusunu da tanırsınız insanların.

Tanımadığım birçok kişinin yanından geçerken de aynı şeyi söylüyorum kendim için ” evet ben bu kokuyu biliyorum “diyorum.

Ya da bir kez koklamış olduğum parfümü öylesine bir yerde duyduğumda “ben bu kokuyu bir yerden hatırlıyorum” diyorum, bu durum aklımı kurcalamaya başlıyor tabi ve nereden bildiğimi hatırlamaya çalışıyorum.

Mesela sesler de öyle …

Bazen yüzünü görmeden sesiyle de tanırız insanları öyle değil mi ?

Algılarımız, duyularımız çok güçlü.Böyle olması çokça güzel çokça özel ama çokça garip bence.

Söylemek istediğim o kadar çok şey var ki ne nereye nasıl sığar , nasıl sığdırılır bilmiyorum.

Şuan bir ezgi dinliyorum, dinlemeyeli seneler olmuş aslında . Dinlerken hissettiğim şey şimdiki hissettiklerimle aynı.

Unutulmayan ne çok şey varmış

merhamet

Insana bir kıyafetten daha çok ahlak yakışır , vicdan yakışır ..

Gözle görülen çaresizliklere , çaresizlere eğer baş çeviriyor kulak tıkıyorsa bir insan , o nasıl bir insan ?

Bu fotoğrafı çok soğuk bir kış günü otobüs bekleme durağında çekmiştim.Kedinin rahatına o kadar dalıp gittim ki ne söylesem o zaman ki halimi burada tarif edemem.

Çok mu üşümüş , çok mu aç kalmış bilmiyordum , bilmek önemli değildi o an.

Insanların bir poşet üstüne bıraktıkları yemeği görünce de ” ah ne iyi insanlar var ” dedim.Evet fotoğrafın gözükmeyen kısmında o bahsettiğim yemek.

Insanları böyle merhametli görünce içten içe mutlu oluyorum.

En çok

siz de kendi sesinizde kendi içinizde boğuluyor musunuz hiç ?

hatta kendi nefesiniz boğazınıza takıldığı oluyor mu ?

Ben böyle hissettiğimde , bazen ne bir çehre görmeye ne de bir ses duymaya tahammülüm kalıyor . Kendi köşemde kendi yalnızlığımda , başkası gibi kendimle konuşuyor kendime teselli olmaya çalışıyorum , konuşacak birilerini yanımda istemeyince saatlerce bir yere bakışlarımı odaklayıp kendi halime üzülüyorum sonra.

Rahatlamak istediğimde ise kendimi burda buluyorum çünkü yazmak, olduğum mutsuz hâlden çıkarıyor beni .

Ve biliyorum ki en çok kendim okuyorum yazdıklarımı, en çok kendim yorumluyorum.

Dostuma 🌼

Geçenlerde eski bir arkadaşla göz göze geldim , yanından geçerken hiçbir şey hissedemedim.

Tek hissettiğim şey çok tuhaf bir şey oluşu bu durumun ..

Arkadaşlık kolay kurulan bir şey değil , bozulması da kolay değil olmamalı .

Düşündüğümde ne kadar kırgınlık bırakmışız ki birbirimizi gördüğümüzde yaptığımız tek şey başımızı başka yöne çevirmek oldu .

Peki insan birine hiç mi sevgi muhabbet hissetmez ?

Hiç mi eski günlerin hatrına buzlarını eritmez?

Onca yaşanmışlıklar var onca emek ama geriye dönüp baktığında hicbir şey yapasin da gelmiyor, garip.

Neyse herkesle samimi olamaz , herkesle arkadaş kalamazsın zaten , illa bir yerlerde kopuyor o bağ.

Vicdanım rahat çünkü elimden gelenin fazlasını yapmıştım , arkadaşlığını bitirmek isteyen ben değildim .

Iyi ki de bitmiş diyorum . Bir insanı seviyor ve de değer veriyor isen her türlü onu kaybetmemek için çabalıyorsun.

Karşıdaki kişinin de bir çabasının olmayışı zaten her şeyi belli ettiriyor.

Bu dünyada gerçek arkadaşlık bulunmaz bir hint kumaşı gibi , zor rastlanılan bir değer.

O yüzden kalabalık bir çevrem olmasını da hiç istemedim .

Az olsun öz olsun .

Bir tane dostum olsun bin tane düşmana ezdirmez beni biliyorum .

Bunu da bana onun varlığı ögretti çünkü…

Tam vaktinde

Bütün kış yazı bekledim .

Normalde karı da soğuğu da severim yani severdim. Erzurum’da etimle kemiğimle nefret ettim.

Sabahları ayrı geceleri ayrı sert havası var buranın . Her yerde çiçekler açmışken buraya kar yağması zoruma gidiyordu ne yalan söyleyeyim. Geceleri,artık kar yağmasın diye dua ederken sabah etrafın bembeyaz görüntüsüyle gözümü açardım.

Oysa en yakınlarım açan çiçeklerin resmini sosyal medyaya attıklarında içten bir ah çeker buraya bahar da yaz da gelmeyecek derdim .

Neyseki bir gün güneş öyle bir ısıttı ki burayı, sonunda biz de montlarımızı çıkarabildik. Tam da böyle güzel gidiyordu her şey yine kar yağmaya başladı .

Baharın ortasında kar mı olur ya dedim .

Artık bahar mahar gözümde değildi .

Kendi şehrime gidince orda zaten güzel havayi doyasıya tadıyordum.

Nisan yağmurları burada mayısta başladı mesela .

Heralde mevsimleri biraz geç yaşıyor bu şehir.

Neyse ki ramazanda orucu rahat tutarız diye düşündük o yönden biraz mutlu edici bir hâli vardı . Tam ramazan girdi Erzurum baharı yaşatmadan yaza atladı. Havaların ısınması için mübarek ayın gelmesi gerekiyormuş gerçekten .

Etrafın yemyeşil oluşu çok güzel bir nimet . Allah’ın verdiği, yarattığı her şey çok güzel tabiî de ben fazlasıyla sıcakları özlemişim.

Uzun bir müddet gelmesin kış 🌱🌼

Hatan

Bir gün iş yerimize yaşlı bir amca girdi , havadan sudan konu açmışken kendi âşk hikayesini anlatmaya başlayıverdi.

On dört yaşlarında iken bir kıza gönlünü vermiş , o kadar çok sevmiş ki ondan başkasını göremez, ondan başkasını düşünemez olmuş.

Kendisi köyde kalırmış kız ise şehir merkezinde. Sırf kızı görebilmek için merkezde bir işe girmiş, her gün eve gelip yemeğini yer öyle işe gidermiş.

Oğlanın annesi bu durumdan oldukça rahatsız ve de şikayetçiymiş.

“Bir kız için yüzünü göremez olduk” diye hep söylenirmiş.

Bir gün evden alelacele çıkarken annesi zorla yemeğin başına oturtup yemek yedirmiş , o zamanki genç çocuk ” yediğim yemekten sonra kendimi de hayatımı da hatırlayamaz oldum” dedi bana .

O yemeğin içinde her ne var idi bilmiyorum ama oracıkta uyuya kalmışım ve kalktığımda ne o kızın adını hatırlıyordum ne de sevgisi vardı içimde.

Amca ,on beş yaşında askere gitmiş ,teskeresini aldığında başka bir kızla evlenmiş ve ondan iki çocuğu olmuş ancak kayın validesi yüzünden evliliklerini yürütememişler ayrılmışlar.

Sonrasında , tarlada yazın sıcak bir gününde yalın ayakla çalışırken bir anda gözümün önünden küçük bir fragman geçti dedi , yıllardır hatırlayamadığım ve sevdiğim kızla olan bütün her şeyim gözlerimin önünde canlaniverdi , o sıra ayakkabılarımın olmayışına aldırış etmeden elimdekilerini hızlıca atıp koşmaya başladım.

Öyle bir koşuyorum ki yerdeki taşlar ayağımı yaralayıp kanatmış bunun farkında bile olamadım. Epey bir mesafe aldıktan sonra düz yola çıktım orda soluklanırken atlı bir amca duruverdi ve “evlat burda ne yapıyorsun , bu halin de ne ? ” dedi.

Bizim amca tabi o zamanlar delikanlı bir genç ,

“Hatan’ın düğünü var , ona yetişmeye çalışıyorum, yirmi arabayla onu evinden almaya gittiler , evlendirmelerine müsaade etmeyecegim” dedim .

Atli adam ” evlâdım sen onu nerden tanırsın , yapma eyleme seni yaşatmaz abileri , onu da seni de öldürürler, mani olma , git yoluna uzak dur , yazık etme ikinize de ” dedi.

“Ah be amca sen bilmezsin , tamam gitmeyeceğim ama şurada bekleyeceğim , şuracıkta oturup onun burdan geçmesini bekleyeceğim ”

Dememden çok geçmeden yirmi civarında konvoyla sevdiğim kızın düğün arabası oradan geçmeye başladı.

Hikâyenin heyecanlı kısmındayız , pür dikkat yaşlı amcayı dinliyorum tam o sırada içeriye bir müşteri girdi .

Hatan’a ne oldu , evlendi mi , sevdalı adam engel olabildi mi , ne oldu ya o sırada?

Ben hâlâ müşteri gitsin de devamını dinleyeyim istiyorum ama bu sefer de gelen kişi babam olunca hikayenin sonu hiç gelmedi. Amca ,babamla başka mevzulara dalıp gitti . Hikâye de olduğu yerde istemsizce bitti.

Merak ettiğim kısmını öğrenemesem de

Bildiğim bir kısmı var :

Bizimkiler ayrı ayrı kişilerle evlenir yuva kurarlar , her ikisinin de çocukları olur .

Yıllar sonra bir akrabaları vesilesi ile birbirleriyle karşılaşırlar ,

yaşlı Hatan, yıllar önce sevdiği adamı görünce gözlerinden istemsizce yaşlar akar , adamın göğsüne ellerini vurarak “Allah’a and olsun ben sana varacağım! Allah’a and olsun ben seninle birgün evleneceğim! ” söyler .

Bizim amca ne yapsın yılların özlemi, pişmanlığı, elinde olmayan sebepler , hangi birini izah etsin şimdi ona ..

Aradan senelerin sayısını tahmin bile edemiyorum çokluca bir yil geçmişken hâlâ birbirlerini seviyorlar ya …

Âşk nasıl bir şey? Yılları ,anıları gerinde bırakıp bambaşka hayatlara karışırken ayrı bir yüreğe konarken , çocukların bile olmuşken hâlâ deli gibi sevdalı olursun başka bir gönüle …

Tuttuğun el , baktığın yüz, başını koyduğun yastık, sığındığın yuva bile unutturamayabiliyormuş eskiyi .

Sevdanın yükü nasıl ağır, nasıl derin ?

Yara izi gibi ,acısı belli bir zaman sonra gider de bıraktığı iz seninle kalır .

Âşk , eskilerin anlattıklarında güzel duruyor .

Ben şimdilerde ne âşık birine rastladım ne de âşkla bakan bir göz gördüm .

Şimdiki sevdalar içi boş bir karpuz gibi .

Ama şunu da sordum amcaya “evlendiğin kadını sevdin mi peki “?

– Sevdim , iyi biri olduğu için, çocuklarımın anası olduğu için sevdim .

Ama Hatan’ı hep yüreğimde sakladım.

🌹

Bir insanın ne hissettiğini kendi yüreğinde hissedebilmek çok tuhaf bir duygu değil mi ?

Belki bir sevgiyi belki bir acıyı belki de bir sevinci ..

Size de oluyor mu ,etrafınızda bir insanın yüzünü görmeden, yüzündeki asık surat ifadesini görmeden yüreğinizin böyle bükülürmüş gibi acıdığı , sahi hiç böyle hissettiğiniz oluyor mu ?

Sanki o an öyle bir şey yaşıyorsunuz ki dünyanın en kötü olayı kendi başınıza gelmişte o şekilde acı çekiyorsunuz.

Yoruluyorum bazen , karşımdaki kişinin içinde hissettiklerini bir mıknatıs gibi kendime çekmekten . Nedense o kişi rahatlıyor da ağırlaşan kişi ben oluyorum …

Keşke bunu hissetmek yerine bir sevince ortak olsam , cıvıl cıvıl yaşasam ben de o duyguyu ,mutluluğu..

Süslü karanlık

Karanlığa süs veren az bir ışık.

Gök yüzü gibi , karanlığı yıldızlar süsler , ay tamamlar manzarayı.

Kocaman bir kalabalığı karanlık susturur , yalnızlık en güzel geceye yakışır.

Insan , en güzel geceye bırakır iç sesini .

..

Baksam da göremem

Uzun uzun izledim , uzaktan öylece izledim durdum ama anlayamadım ne hissettiklerini .

Bir derdi vardı belki birçok derdi vardı ama sadece bu kadarını gözlerinden okuyabildim .

Aslında çok güzel değil mi , dertlerini de sevinçlerini de bir tek kusursuz şekilde Yüce Allah görebiliyor duyabiliyor …

Ben de istemezdim duygularımı, yaşadıklarımı birileri bilsin görebilsin. Saklı kalsın derdim sanırım .

Kimin ne faydası olacak ki zaten .Derdi veren Allah , kulunu dermansız bırakmaz .

Böyle insanları gördükçe bir kez daha düşünüyorum, bir kez daha tefekkür ediyorum .

Bana bir tek Rabbim yeter diyorum .

Bazen evet teselliye ihtiyaç duyuyor insan ama karşıdaki kişi senin yaşadıklarını yaşamayana kadar seni ne kadar teselli edebilir , gerçi aynı şeyleri yaşayan insanların acıları aynı olmuyor o da ayrı tabii .

Çok zor imtihanlar var , duyunca başımı şükür secdesinden kaldırmak istemediğim yaşanmışlık hikayeleri var hep .

Herkesin ağır bir yükü var elbet .

Kimsenin hayatı kolay geçmiyor

Kimsenin hikayesi diğerinden daha değerli değil veya daha hafif değıl .

Yalnız kalıp sindire sindire acını çekmekte güzel bence , acı ne kadar derin olursa o kadar Allah’ a yakın oluyorsun .

Çünkü O’ndan başka yalvaracağın yardım dileyeceğin kimsen olmuyor bunun farkına varıyorsun.

Belki de bu şekilde basireti açılıyor insanın .

Büyük Alimlerin Allah’a yakarırken ettikleri dua hatırımdan çıkmıyor .

Şöyle dediklerini duymuştum: Allah’ım bana bu dünyada rahatlık verme , bana acıyı tattır , tattır ki dünyaya meyledip seni unutmayayim ,bana acı ver ki her daim seni yad edeyim …

Insan maalesef başına kötü bir şey geldiğinde O’nun kapısını çalıyor. O zaman O’nunla yakınlık kuruyor.

Ah işte biz insanlar ..

Bazen ,mutluyken gaflete dalıp şükür etmeyi bile unutabiliyoruz

Kusursuz değil

Insanın sevdiği yerde olması paha biçilemez bir mutlulukmuş .

Bunca zaman boyalarla , sanatla iç içe olmak istedim ve istediğim yerdeyim şimdi .

Zor olsa bile ardında bırakılan yorgunluklar o kadar kıymetli ki, bir kez dönüp arkana baktığında ” vay be ! bunları ben mi yapmışım ” demek inanılmaz potansiyel verici bir duyguymuş.

Insanlar hep sorar sen şimdi bu resim bölümünü bitirince ne olacaksın?

Öğretmen mi olacaksın? Falan filanlar işte…

Öğrenmek için, hayatıma yeni şeyler katabilmek istediğim için burdayım ben.

Kocaman bir kalabalığın ve engebelli yolların içinde kendime güzel bir yol kurmaya çalışıyorum en azından .

Bazen zorluklar yıldırıcı olsada en çok yapıcı olma ruhunu geliştiriyor bence .

Mücadele etmeyi öğrenmek bile bir harf öğrenmek kadar değerli olsa gerek.

Öğrendiğim şeyleri seviyorum, öğrenmem gereken şeyler için de sabırla o günlerin gelmesini bekliyorum 😊

Çok şükür ☘

Dönmek istedim

Uzun zaman olmuş yazmayalı , epey bir anı geride bırakmışım burada …

Baktıkça en cok hissettiğim şeyler şunlar;

insan en çok yazmayı özlüyormuş, yazdıklarını okumayı okuduklarında ise yazarken hissettiklerinin hatırda kalışını seviyormuş onu fark ettim .

Duygulandım, kendi yazdıklarımı bir başkası yazmış gibi tane tane yürekten okudum ve kendime hayret ettim.

Içimden gelenleri nasıl yansıtmışım nasıl cümleler kurmuşum gerçekten bilemiyorum , bir başkasına göre belki saçma veya basit gelebilir yazdıklarım ama insan önce kendisi beğenecek ki başkalarının da okumasına müsaade edecek öyle değil mi ?

Eğer yazdıklarını paylaşıyorsan duygularını da paylaşıyorsun demektir

Ben de burada samimiyetimi doğallığımı yansıtmak istiyorum

Neden mi ?

Çünkü yazarken nefes aldığımı hissediyorum.

Iyi ki

Şehrin duvarlarında güzel izler bırakanlar var hep.

Etrafı güzelleştiren birçok şey var ;

Güzel yüzler , neşeli kahkahalar , sokaklarda koşan çocuklar , sabah işe giderken birbirine günaydın diyen teyze ve amcalar , etrafı süpüren işçiler , simit satan seyyar satıcılar , mutlu insanlar , çalışıp alın terini kazananlar , okula giden öğrenciler , esnaflar , kalabalıklar , evler , binalar , ağaçlar , parklar , kuş cıvıltıları ve en değerlisi de camiilerde ezan sesleri ..

Daha fazlasıyla güzellik katanlar var

Kalabalık bir toplumda görülmeye değer çokça emek var .

Iyi ki diyorum , iyi ki …

Yabancı , garip

Farklı şehrin  dilini  konuşuyor  gibi yüreğim, 

Öyle yabancı, garip        

..

Gurbeti bilmemek için kelimeler biriktiriyorum ,

hasret biriktiriyorum ,

demli bir çaya yakışacak sözler bırakıyorum kenara 

 bakıyorum etrafa 

yine birikiyor cümleler 

ben sussam da , yüreğim susmuyor. 

gözlerim daldığı yerde sabit duruyor öylece 

yabancı gibiyim 

biraz kendime,  biraz bu dünyaya. .

Yağmur

Bir akşam üstü , sıkıcı ruh halimden kurtulmak isteyip

ne ile uğraşsam düşüncelerine dalmıştım

bahçede öylece otura kalmıştım ki yerde duran birkaç kozalak gözüme çarptı.

boyalarımı alıp tekrar indim bahçeye

güzelce renk karışımı yaptım

yalnızlığıma eşlik eden biri daha vardı yanımda

o da benim gibi tüm gün sıkılmış, depresyona girmeye hazırdı.

Boya fırçalarını elimize alınca

bir huzur hissettim

hiç umursamadan boyamaya başladım kozalağımı

elimi boya ile renklendirmesem yaptığım işten zevk almam ki ben

biraz elimi biraz kozalağımı boyadım

bana eşlik eden arkadaşım benden daha hızlı boyuyordu

ben tarzımı yansıtma peşindeyken o benden önce bitirmişti boyamasını

sonra yaptıklarımızı birleştirdik

ikimizin de birbirinden farklı eserleri göz kamaştırıyordu kamaştırmasına da birden şimşek çaktı

rüzgâr şiddetlice esmeye başladı ve

bütün eşyalarımızı sağa sola savururken bir anda pencereden bize doğru bir ses doğruldu “çabuk ağacın altından çekilin , şimşek çarpacak ! ”
eşyalarımızı da alıp başka bir yere oturduk

çok geçmeden yağmur yağmaya başladı

eve gitmekten başka çare yoktu

üzülerekte olsa eve gittik

yaptıklarımızı bir kez daha gözden geçirdik.

İçimdeki huzursuzluk yerini rahatlığa vermişti bile

Ruhumuza bu kadar iyi geleceğini hiç tahmin etmemiştim

boyanın içinde âşk büyüsü olduğunu düşünüyorum artık
bana en iyi gelen insanla bana en huzur veren işi yaptığım için başka bir mutluluk sardı içimi. ..

🍂

şiirden anlamayan , yüreğinizden anlar mı bilmiyorum ,

anlamayan biri , hiç anlayamaz sizi. .

‘ Çay , dost ister hemdem ister.

Yalnızken içilen çay greyfurt kadar acı ve sevimsiz gelir bana .

“hadi bir çay koy da içelim ” demeli ya da diyen birileri olmalı şu hayatta

çünkü ben yalnızken yaşamayı da unutuyorum biraz

aslında kalabalıktan da haz etmem .

sessizliğin, yalnızlığın tadını çıkarmayı bilirim bilmesine de

bir vakitten sonra sıkıcı ve rutin bir hale bürünür yalnızlık.

rengârenk olmalı insan ,

sabit olmamalı, değişikliklere açık olmalı he biraz da çılgın .

kısacası güzel bir dostun olmalı .

Eksik

Kalem değince elime,  harfler dökülüverdi ard arda 

yazdım , sildim , karaladım tekrar yazdım , yeniden yeniden yazdım   . . . 

Çok söz tükettim    , kelimeler yetmemeye başlayınca   çizmeyi denedim. . bir de baktım ki yorulmuşum boşuna çabalamaktan 

eksik kalsın dedim,

peki bana ilham edilen ,

hissettiklerim ,

sonrasında düşündüklerim neydi  ?

Yapboz gibi , şiirlerimi birleştirdim teker teker .

eksik kalmasına içim el vermedi. 

tamamladığımı  düşünürken 

anladım ki 

 bir şeyler hep eksikmiş  ,

eksikmiş meğer …

Imkansızken güzel

Küçük bir şehre sığmıyor hayallerimiz

yapmak istediklerimiz yapamadıklarımızla sınırlı kalıyor biraz biraz

ee ne yapalım

olmayan şartları zorlarken yine sıradışı bir aktivite bulamadığımız gerçeği ile öylece geçer günümüz

aslında fena da sayılmaz ama işte insanoğlu her zaman biraz daha fazlasını ister

ya hayallerimiz olmasaydı ..

Kayboluyorum

Bazen olduğum yerde kayboluyorum. Saatlerce sessizliğimi bozmadan gidiyorum dalıyorum uzaklara .

Su sesini iç sesimle birleştirip dalga dalga savruluyorum kıyıya, hırçın hırçın çarpıyorum taşlara .

Bir ileri bir geri gidiyorum durmadan,

Hiç ayrılmayacak gibi orada kalıyor bakışlarım.

Saatler saatleri izliyor yine de bıkmıyorum orada olmaktan .

Bazen işte orada kayboluyorum .

 || Şeb


Gece karanlığında yürümeyi pek  çok severim 

yıldızlı gecelerde gökyüzünün serin halini 

bir de yağmurun toprak kokusuyla birleşmiş 

o muhteşem büyüsünü .

Bir esse rüzgâr

Bir maviliktir gidiyor hayallerim 

deniz olsa her yanım 

esse rüzgâr 

götürse beni uzaklara şu kayık 

dinlesem dalga seslerini 

çarpsa yüzüme su damlaları 

kapatsam gözlerimi 

derinden çeksem taze deniz kokusunu 

temiz bir hava solusa ciğerlerim 

dalıp gitse bakışlarım 

bir  ah çeksem derin derin 
ah bir de gerçek olsa bu dediklerim. . .

Temaşa 

Yabancı bir yerde , yabancı bir kapı açıldı yüzümüze .

Hiç bilmediğimiz insanların içine girdik,

farklı diller farklı yüzler vardı hep ..

Tanışmaya çalıştık ilk, zamanla her şeye alışıverdik,yabancı olan ne varsa hepsi yerini dostluğa kardeşliğe bıraktı öylece…

Ortak bir şeyler paylaşabilmeyi öğrendik.

Saygının koşulsuzca herkese sağlanmasını da sevgimize ekledik ,

herkesi sevebilmeyi başardık .

Rengin , ırkın fark katmadığını yüreklerimizle sağlamlaştırdık.

Çok şey yaşadık birlikte ,

ayrılıklar yaşadık , yeni başlangıçlar gördük.

gidenlerin arkasından üzülmek dışında bir şeyler daha yapabilir olduk ,

güçlü olmayı , savrulmamayı denedik ,

hedeflerimize odaklandık.

Yuvamızdan uçan kuşların sayısı arttıkça yeni yüzler de arttı, yeni yürekler katıldı aramıza..

Anılar ya birer fotoğraf olarak kaldı bize ya da zihinlerimize kazıldı.

Gidenler olduğu gibi giden kişi olmak da var tabi ,bir hikâyenin gideni olma kısmı şimdi bana çıkıyor .

İçeriye girmem için açılan kapı bir kez de gitmem için açılacak.

sessizliğe büründüm,etrafı izliyorum

hafızama bırakmak istediğim çok anı var Belki de bir çok ses ..

Kulaklarıma kaydediyorum bütün gürültüleri

özlemeye çare olamayacağını bilsem de sadece izliyorum

mutluluğun karesini çekiyorum gözlerimle .

Bu şehir arkamdan gelmeyecek ama her anı yüreğimde tebessümle kalacak …

renk kat

boyaların kokusu görüntüsü gibi âşk ,

huzur..

bütün kötülükleri, kirli olan her şeyi güzelce boyamak istedin mi hiç ?

Çiz

Diyorum ki çizmek yazmaktan daha yüreğimsi ..

Bazen yazılanları kimse okumak istemez , belki uzun uzun yazılmıştır görenleri okumak için geriye iter belki de kimsenin okuma isteği kalmadığı için raflarda tozlanmış eşyalar gibi yazılanlar da bir kenarda durur yine okunmaz işte .

Ama çizdiğin resim göze hitap ediyorsa yorumlanmaya açık bir kapı gibidir karşıdakine . Resmin içine dalıp düşünmek ister , kalemin veya fırçanın geride bıraktığı izlere kendi yorumunu , kendi gördüklerini katmak ister .Gördüğünü de anlamak ister , bazen anlayamaz insan , uzun uzun izler fakat herkesin bir hayal gücü vardır , kelimeler kifayetsiz kalır , yorumlayamaz, anlayamaz ve de göremez olur .

Bazen önemli olan görmek degil , görebilmek için derince bakıp düşünebilmektir. Düsünebilmektir paha biçilmez olan ..